Dünya nüfusu her geçen gün artıyor, paralel olarak iş hayatındaki rekabet de her geçen gün kızışıyor. Bunun sonucu olarak kurumsal ve bireysel hedefler büyüyor, şirketlerin çalışanlardan beklentileri artıyor, aynı şekilde çalışanların şirketlerden beklentileri de ve iş hayatının stresi de…
1971 yılında Psikolog Harry Harlow’un gerçekleştirdiği deney, gelişim psikologlarının büyük bir bölümünü ters köşe yapmıştır. Gelişim psikologları uzun yıllar boyunca, bir bebeğin bağlanacağı kişinin, onun beslenme ihtiyacını karşılayan kişi olacağı fikrine inanmışlardır. Ancak Harlow’un yaptığı çalışma bu fikri yıkıma uğratmıştır.
Deneyde maymunlar kullanılıyor. İnsanların daha konforlu ve bilgili bir hayat yaşaması için tarih boyunca bu tür tüm deneyler farklı hayvan türleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. İnsanlığın bu konuda ne kadar etik davrandığı bilim çevreleri tarafından da tartışılıyor.
Deneyde bir kafese 2 tane yapay (vekil) anne konuyor: biri tel ve metalden yapılma, soğuk, sert, metal tek bir göğüse sahip ve o göğüsten süt verebilen bir anne, diğeri ise süt vermeyen ancak yumuşak bir peluştan yapılmış bir anne. Harlow yeni doğmuş maymunları biyolojik annelerinden ayırarak bu kafese koyuyor. Tahmin edileceği üzere bebek maymunlar çığlık çığlığa uzun süre gerçek annelerini aradılar ancak belirli bir süreden sonra acıktıkları için kafeste arayışa girdiler. Metal (vekil) annenin süt verdiğini fark ettiklerinde ona sokularak karınlarını doyurdular. Karınlarını doyuran bebek maymunlar daha sonra peluştan yapılan (vekil) anneye sokulup onunla vakit geçirmeye, ona sarılarak uyumaya başladılar. Çünkü onları besleyen metal (vekil) anne ile ilişki (bağ) kuramıyorlardı. Günün sonunda maymunlar peluştan yapılan (vekil) anne ile 17 saat, metal (vekil) anne ile 1 saat geçiriyorlar.
Harlow deney bittiğinde bu sonucu bekliyordum diyor ve ekliyor: “Emzirmenin önemini göz ardı etmiyoruz ancak anne-bebek arasında kurulan bağı açıklamak için yetersiz kalıyor, bu bağ ancak anne ve bebeğin yakın bedensel temas kurmasıyla sağlanabilir.”.
Deneye katılan maymunlar ergenliğe girdiklerinde çiftleşmeyi reddettiler ve anti-sosyal davranışlar sergilediler. Çok azı çiftleşti ki bunların da büyük çoğunluğu bebeklerini öldürdüler. Normal annelik dönemi geçirenlerin sayısı yok denecek kadar azdı.
Toplumumuzu, iş hayatını gözlemlediğimizde benzeşmese de yabancı gelmeyecek tutum ve davranışları görebiliyoruz ne yazık ki.
Bu deney ve sonuçları ile bugün kendimizle, dostlarımızla, çocuklarımız ya da ebeveynlerimizle, iş arkadaşlarımızla kurduğumuz ilişkileri daha anlamlı hale getirebiliriz. Mekanikleşen ve agresif hedeflerin ağır stres altında bıraktığı bir iş dünyasında çalışanlarımızla sadece iletişim kurmak yetersiz kalacaktır; ilişki kurabilmeliyiz. İlişki > iletişim.
Deneyden ne gibi dersler çıkarabiliriz:
- Önce ruha dokunmalı, temel ihtiyaçlar dahi sonra gelir.
- Ebeveynler için beslemek, barındırmak, koruyup kollamak ve büyütmek yetersiz. İlgi en az bunlar kadar önemlidir.
- İlişki kurmak iletişim kurmaktan daha zordur ancak daha önemli bir ihtiyaçtır ve etkilidir.
- Canlılar kendilerine benzeyen, kendisini anlayabilecek ve bu mentaliteye sahip kişiler ile ilişki (bağ) kurmaya daha yatkınlar.
- Deneyde yer almasa da bağ kurabilen takımların motivasyonlarının, performanslarının daha yüksek olduğunu başarılı şirketlerde gözlemleyebiliriz.
- Ne kadar ekmek o kadar köfte (1N4K) anlayışı yanlış. Sadece maaş, konforlu çalışma alanı yeterli değil.
- Özellikle günümüzde kitlesel iletişim araçlarına ulaşma yaşı neredeyse bebeklik yaş aralığına düşmüş iken bağ kurmak çok daha büyük önem kazanmıştır.
Not: Eğitim içeriklerimizi bir youtube kanalı açarak yaygınlaştırma amacındayız. Bu kapsamda kanalımızı takip edebilirsiniz. İlgililer aşağıdaki linki takip edebilir.