Henüz tanıştığımız biriyle başımıza gelebilecek en kötü senaryo elimizin havada kalması olabilir herhalde. Hepimizin başına gelmiştir ya da bu sahneye tanıklık etmişizdir. Ne büyük talihsizlik… Pekala, eli uzatan mı hatalıdır, eli havada bırakan mı? Elimiz havada kalırsa ne yapmalıyız? Gelin el sıkışmanın yazılı olmayan kurallarına bir bakalım.
Neden tokalaşırız?
Eski çağlarda, insanlar birbirlerine kesici ve delici aletler ile zarar verirlermiş. Karşısındakine zarar vermek istemediğini göstermek için de elini uzatarak, karşı tarafın kontrol etmesini sağlarmış. Bu hareketle “benden sana zarar gelmez, dostuz” mesajı verilirmiş. Eski çağlardan günümüze el sıkışmak dostluğu, güveni göstermek için kullanılmış. Günümüzde ise özellikle politika ve iş dünyasında pek çok başka anlam taşıyan kritik araçlardan biri olarak değerlendirilir tokalaşmak.
Altını çizmek gerekirse neden tokalaşırız; karşımızdaki insana güven vermek, dost olduğumuzu göstermek için.
İnsanlar neden tokalaşmak istemez?
Ya da elimizi neden havada bırakırlar? O kadar da elimizi uzatmışız, ne olurdu uzatıp tokalaşsalar… Eli havada kalan kişi için daha pek çok yakınma söz konusudur. Elimiz havada kaldığında kendimizi berbat hissederiz. Enerjimiz düşer, duygular devreye girer ve söylemeyi düşündüğümüz pek çok şeyin tonu değişir. Kısmen kendimizi suçlar utanırız, kısmen karşımızdakini suçlar öfkeleniriz. Pekala, insanlar neden tokalaşmak istemezler?
- İnançları gereği.
- Karşınızdaki kişi sizinle tokalaşmak istemiyordur. (Sizi beğenmedi, sizi yok saymak istiyor, sizden nefret ediyor, sizden çekiniyor, sizle samimi olmak istemiyor.)
- Sağlık hassasiyeti. Tokalaşma ile de pek çok virüs elden ele dolaşıyor. Bu konuda aşırı titiz karakterler tutucu davranıyorlar, tokalaşmıyorlar. Ya da mendille tokalaşana denk gelebilirsiniz.
- Yanlış zamanlama yaptınız ve karşınızdaki kişi elinizi fark etmedi, el havada kaldı.
Böyle bir durum başımıza geldiğinde “yerin dibine girmek” deyimini dolu dolu yaşarız. Kendimizi gerçekten kötü hissederiz çünkü ret, kabul görmemek, yok sayılmak gibi anlamlara geliyor. İmajımız zedelenir, karizmamız çizilir! Böyle bir duruma tanık olduğumuzda da utanç duyar, üzülürüz.
Pekala elimizin havada kalmaması için nelere dikkat etmeliyiz?
- Doğru zamanlama. Tokalaşma: aynı ortama girme > göz kontağı > tokalaşma mesafesine girme ve eş zamanlı (ya da duruma göre erken/geç uzatma) ellerin uzatılması. Duruma göre kısmını detaylandıralım;
- Karşıt cinslerin tanışmasında ya da buluşmasında ilk hamleyi kim yapmalıdır? Kadın. Sebebi: fiziksel bir temas olacağı için, fiziksel olarak erkekten daha az güçlü olan kadın kendini güvende hissediyorsa elini uzatır. Hissetmiyorsa uzatmaz, tokalaşmaz. Dikkat!
- Misafirlikte ise ilk elini uzatması gereken ev sahibidir. Gelen misafir kadın ise yine kadının uzatması beklenir.
- Sizden üst konumda yer alan biri ile aynı ortama girdiğinizde elini ilk uzatması gereken üstünüzdür. Örneğin mülakata giden bir aday, insan kaynakları yöneticisinin odasına girdiğinde yöneticinin elini uzatmasını beklemelidir.
- Gözlem. Tanıdığımız kişilerin özelliklerini bildiğimiz için onlarla daha rahat (otomatik), senkronize (uyumlu) oluruz. Tanımadığımız bir kişi ile karşılaşınca da aslında beynimiz otomatik olarak bilgi toplamaya başlar ancak; dikkatimizi vermezsek bu bilgiler o anda çöp olur. (Daha sonra “evet evet hatta şöyle yapmıştı ilk gördüğümde keşke dikkat etseydim” diye kendimizce söylendiğimiz olmuştur. Yeni tanıştığımız insanların ismini unutmamızın sebebi de genellikle budur.) Kişiyi ilk gördüğümüz andan itibaren süzerken, bilgileri toplayıp doğru yorumlarsak (sürekli yaparak bu gelişiyor) doğru yaklaşımlarda bulunuruz ve elimiz havada kalmaz. Ayrıca bulunduğumuz toplumun/ortamın örf adetleri, inançları hakkında genel bilgilere sahip olmalı, dikkat etmeliyiz.
Tüm dikkatimize rağmen elimiz yine de havada kalabilir. Güçlü bir imaj çizmek, etki bırakmak isterken daha ilk saniyede planlarımız suya düşebilir, kendimizi kötü hissedebiliriz. Pekala bu durumda neler yapılabilir.
Tokalaşmak isterken elimiz havada kalırsa ne yapmalıyız?
Tokalaşmak isterken bir tarafın elinin havada kalması bir iletişim hatasıdır. Pekala hata kimdedir; elini uzatanda mı, havada bırakanda mı? Genel itibariyle hemen hepimiz tokalaşmak istemediğimizde bunu karşımızdaki kişiye belli ederiz; mesafe koyarız, elimizi saklarız, karşımızdakine doğru adım atmayız, göz kontağı kurmayız. Ancak karşımızdaki kişi tokalaşmaya odaklanırsa bu belirtilerin farkına varamaz ve elini uzatır, eli havada kalır. Burada eksik iletişim kuran kişi elini uzatan kişidir. Eli havada kalan kişi, yerle bir olan imajını toparlayabilmek için yaptığı hatanın farkına varması ve hatayı düzeltmesi gerekir. “Af edersiniz, hassasiyetinizi fark edemedim.” gibi gayet basit ve net bir ifade ile hem nahoş havayı dağıtabilir, hem hatasının farkında olduğunu ve bunu düzeltmek istediğini ifade etmiş olur. En önemlisi de zedelenen imajını toparlamış olur.
Baskın karakter özellikleri, hakimiyet kurma, baskın karakterlere karşı baskın çıkma gibi pek çok tokalaşma stratejisi bulunmaktadır. Özellikle politikacılar arasında gerçekleşen tokalaşmalar her zaman gündem olur ve çok konuşulur. Bu noktada D. Trump’ın kimlere neler yaptığını düşünebilirsiniz. Tokalaşma türleri ile birlikte bu stratejileri de bir başka yazımıza saklıyoruz.
Tokalaşma üzerine kendinizi geliştirmek isterseniz Etkili Beden Dili, Profesyonel İmaj Yönetimi eğitimlerimizi inceleyebilir, Eğitim Takvimimizden takip edip katılabilir ya da bire bir danışmanlık alabilirsiniz.
“Tokalaşmak isterken eliniz hiç havada kaldı mı? I Etkili Beden Dili” hakkında yorumlar